Piri Reis’in Uzaya Giden Gemisi…

Sunay AKIN’ın Ay Hırsızı kitabını okuyun tavsiyesiyle başlamak istiyorum, o kadar güzel hikayeler var ki; iki farklı olayın nasıl aynı kaderi paylaştığını okuyunca şaşırıp sürükleniyorsunuz farkında olmadan…

Piri Reis’in Haritasının Şifresi!..

Topkapı Sarayı’nı müzeye dönüştürme çalışmalarının yoğun bir şekilde devam ettiği 1929 yılında, Ethem Eldem, Harem Dairesi’ne geçerken, bekçiler ve birkaç işçi yemek yedikleri masaya davet ederler, müze müdürünü. Ethem Eldem, tam teşekkür ederek uzaklaşmaktadır ki, gözü masaya serilen ve üstünde yiyeceklerin bulunduğu beze takılır. Birkaç adım atıp dikkatlice baktığında, gördüklerine inanamaz. Bu bir haritadır!… Şaşkınlık ve kızgınlıkla bağırır: ”Kaldırın derhal yiyecekleri…” İşte, Piri Reis’in ünlü haritası böyle bulunur!

Piri Reis’in Amerika haritası resimler ve ”tahin helvası yağı”yla doludur! Elimizde bulunan, haritanın beşte birlik kısmıdır. Ünlü haritanın beşte dördü kayıptır. Hepimiz görmüşüzdür; bizde geçici olarak kurulan sofralarda, üstünde ekmeğin, peynirin, domatesin, helvanın yenildiği bez ya da kâğıt yemek sonrası atıklarla birlikte bohça yapılarak Okumaya Devam Et

“Efendisiz Halklar – Bir Anarşi Antropolojisi”

Bu sene okuduğum, çoğu zaman sıkıcı olduğu için fazla vaktimi alan ama bitişe doğru biraz daha beklentimi karşılayan bir kitabın beğendiğim kısımlarını paylaşacağım. Öncesinde kitap hakkında konuşmak istiyorum.

Kitabı “Anarşist Felsefe” hakkında bilgim olması için sözlüklerdeki tavsiyelere bakarak almıştım, anarşizm üzerine teorik dayanaklar ve toplumsal örnekler okuyacağımı düşünmüştüm; ancak kitabın çoğunda “Avcı Toplayıcılar Arasında Anarşi”, “Anarşist Bahçıvanlar” gibi alt başlıklara sahip olan temel başlıklar içerisinde ilkel toplulukların yaşam biçimi anlatılmış, ardından bu yaşam biçiminin anarşizme yakın olan tarafı ele alınmış. Daha önce adını, varlığını bilmediğimiz bir toplumun pek de ilgi çekmeyen yaşam biçimini okumak biraz sıkıcı oluyor, ancak elbette yeni şeyler öğreniyorsunuz. “Modern Dünyada Anarşi” başlığını okuduktan sonra kitap eğlenceli olmaya başlıyor -yani benim için öyle-, beklentilerimi kısmen karşılar hale geliyor. Belki de kitabın içeriğinin neden böyle olduğunu yıllar sonra başka kitapları da okuduktan sonra anlayacağım 🙂

20170818_233212

Altını çizdiğim kısımlara göz atmak isterseniz Okumaya Devam Et

Kölelik için Mücadele Veren Kız(!)

“Kırmızı Başlıklı Kız” gibi oldu Başlıkta “Kadın” sözcüğünü bilinçli olarak kullanmadım, özellikle bu ayrımı önemseyen kitleye göre herkes kadın olamıyor, ne yazık. Şimdi lafzi tartışmalara girmeden konuya giriş yapayım. Yaşadığım olaydan bahsetmek istiyorum:

Bugün bir uçak seyahati yaptım, havaalanına biraz erken gittim ve etrafı incelerken bir şey farkettim: “Çevremdeki tüm kızların elinde telefon var, bir tane istisna olmaksızın!”. Olabilir! Belki yola çıktığını haber veriyor, önemli bir görüşmesi var, takip ettiği konular hakkında yazılar okuyor()…  Bugün teknik birşey okumayacağım diye yola çıkmama rağmen otobüste canım sıkıldığı için yanımdaki tek kitabı okumuştum o yüzden havaalanında mağazaları gezerek vakit geçirmeyi düşünmüştüm. D&R’ye giriyorum, özçekim yapan bir kız(!), zaten bir tane kız var O da mağazanın önünde özçekim yapıyor; bekleme salonuna geçip oturuyorum, bir kızla 40 dakika yanyana oturuyoruz, sadece Whatsapp kullanıyor; uçağa giriş için kapılar açılıyor, yine bir özçekim sırası oluşuyor; neden bu her adımı birilerine gösterme çabaları? Kim için, ne için? Starbucks’a bakıyorum kızlar kahve içmekten çok poz vermekle meşgul… Herkes birbirine benziyor, neredeyse herkesin kokusu aynı, yüzü aynı, kıyafeti aynı belki birkaç renk oynamış… E peki erkekler de aynı değil mi? Erkekler kimin umrunda, erkek en fazla yakın arkadaşını değiştirir; kadın toplumu değiştirir…
Okumaya Devam Et

Uzayın Fotoğrafını Çekmek

Her zamanki gibi bu hafta da okulun sıkıcı “Seminer” dersine girecektim, her hafta biri veya birileri geliyor oturdukları yerde slayt izlettirip gidiyordu bu yüzden girmeyi hiç istemiyordum, ama bu kez konuşmacı ilgimi çekmişti: Tubitak UZAY’dan Egemen İmre… Vay be ilk defa okul ilgimi çekmişti, okulda birileri UZAY diyecekti, şaşırmıştım. Tabi ki hemen koyvermedim kendimi, “ya beklediğim gibi olmazsa” diye bilgisayarımı alıp girdim seminer salonuna, baktım sıkıcı gidiyor, play a game 

Salona girdim, vay be o da neydi… Konuşmacı gezinerek dinleyicilere sorular soruyor, espri yapıyor, o kadar rahat ki. Ulan bu adam dinlenir dedim, kapattım bilgisayarı dinlemeye koyuldum.

Uzay istasyonu gören var mı?” diye soruyor…

Tabi ki herkes boş boş bakıyor, nereden görecektik, “Hiç denediniz mi gözlemlemeyi?” dedi. Hiç denememiştim, o kadar meraklıyım astronomiye, ancak merak edip de uzayı nasıl gözlemlerim diye araştırmamıştım, kızdım kendime. “E nasıl gözlemleyebiliriz ki..” diye düşünürken konuşmacıdan kopmuşum, Okumaya Devam Et

“Dedem Mehmet Akif” – Yakılan Kur’an Çevirisi

Başlığı okuduğunda “nasıl yani Akif din düşmanı mı ” demiş olabilirsin, yok yok tam aksine gerçek bir dindar. Gerçek bir dindar çünkü, kurtuluşun dine sığınıp beklemekle gelmeyeceğinin farkında ve bunu savaş döneminde verdiği tüm vaazlarında dile getiriyor. Ondan önce ilginizi çekebilmek için çeviriyi gerçekten yaktırıyor onu söyleyeyim  Şimdi adım adım gidelim.

Akif’in Kastamonu’da verdiği vaazdan bir kısım:

Biz Müslümanlar, bin tarihinden itibaren çalışmayı bıraktık. Atalete, ahlaksızlığa döküldük. Avrupalılar ise gözlerini açtılar, alabildiğine terakki ettiler. Görüyorsunuz ki, denizlerin dibinde gemi yüzdürüyorlar. Havalarda ordular dolaştırıyorlar. Mademki vatanın müdafaası farz-ı ayındır, bu farzın mütevakkıf olduğu esbbı elde etmek farzdır; o halde onların kuvvet namına neleri varsa hepsini elde etmeye çalışmak farz-ı aynıdır.

Sanayi gücünün farkında olan Akif, seslendiği cemaate “Müslüman için evvela hürriyet, sonra ibadet” sözünü merkez alarak gelişmiş sanayiye sahip olmanın farz olduğunu Okumaya Devam Et