14.08.2016 SİVDAK ile Sivas Yıldız Dağı Zirve Tırmanışı

Öncelikle bütün değerli kutadgublog takipçilerimize içten sevgilerimi sunuyor ve kalbinize dokunmasını umut ettiğim selamlarımı sunuyorum. Müsaadenizle baştan sona her anı güzel olan pazar aktivitemi sizlerle paylaşmak istiyorum.

“Abiniz kampa gider” adlı olmazsa olmaz snap. (Giderken çöpü at arka fonu ile)

Cumartesi günü saat 18:00 sularında babamla beraber evden çıkış yaptık. Çantalar hazırlanıp evden çıkıldıktan sonra eniştemi de alıp yıldız dağına doğru yola çıktık.

-Çantamda neler vardı?

Sivas merkezde son zamanlarda gündüzleri epey sıcak geceleri de bir o kadar soğuk olduğundan dağın çok soğuk olacağını düşünüyorduk. Bunun yanı sıra batıda devam eden yoğun yağışlar dağda bize merhaba diyebilirdi. Bu nedenle kışlık mont, yağmurluk, şapka, eldiven hatta kayak gözlüğü bile götürdük. Havanın soğuk olduğunu, montların işe yaradığını söyleyebiliriz fakat eldiven, kayak gözlüğü biraz abartılı olmuştu. Bunların dışında çadır, mat, kafa lambası, çadır lambası vs. yanımızda bulunması gereken malzemelerdi. Yiyecek olayı Sivdak’ın başkanları tarafından halledildiği için biz ekstra yiyecek götürmedik. Yemek olayının böyle çözülmesi güzel oldu zira konserve yemek istemiyordum.

 

Yaklaşık 1.5-2 saat sonra Yıldız dağına vardık. Yıldız  dağı aynı zamanda yeni açılan bir kayak tesisine ev sahipliği yaptığı için, vardığımızda havanın kararmış olması bize herhangi bir zorluk çıkarmadı. Yaptığımız ilk iş çadırlarımızı tesisin yakınına kurmak oldu. Çünkü herkes acıkmıştı ve bir an önce yemek yapmaya başlanılmalıydı.

Saat ilerledikçe rüzgar hızı bayağı artmıştı. Çadırı kurduğumuz zemin delinemediği için kazıklarla çadırlarımızı sabitleyemedik. Hatta bazılarının çadırları neredeyse özgürlüklerine doğru uçacaklardı. Sorunu çadırları taşlara bağlayarak hallettik.

Grup içerisinde misafir konumundaysanız ve işleri sizin yerinize yapan birileri varsa keyfinize diyecek yok. Büyüklerim hemen yemeğe dört bir koldan giriştiler. Menümüzde söylemesi ayıptır öhö kuzu sac kavurma vardı da öhö (burun çekme sesi).

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Az önce dediğim gibi kayak tesisinde kamp kurduğumuzdan dolayı yemeğimizi de inşaat halinde olan bir yerleşim yerinde hazırladık. Bu tür aktivitelerde yemeği güzel yapan en önemli şey kısıtlı imkanlarla hazırlanması ve sunulmasıdır.

Ekmekle dibini sıyırırken kıvılcım gördüm kardeşlerim :)

Yemeğimizi de yedikten sonra planımız saat 02:00’a kadar çadırlarımızda uyumaktı. Ardından tırmanışa geçilecekti. Fakat burada bir hatayı dile getirmek istiyorum. Mecburen yağlı yapılmış bu yemeği yedikten sonra henüz sindiremeden uyumak ve geceleyin yürüyüşe başlamak çok da mantıklı değildi. Zaten tırmanırken herkes yemeğin ağırlığını da çantasına koymuş gibi esneye esneye çıktı.

Saat 02:00 oldu ve çadırlarımızdan zirveye çıkmak üzere çıktık. Saat tam 02:12’de yola çıkmıştık.

Eniştem ve Babam

 

Yürüyüş tam olarak 2 saat 40 dakika sürdü. Bu süre kısa, fazla eğimli yeri tercih etmemize rağmen gerçekleşen süreydi. Gece yürümemizin sebebi sabah güneşin doğuşunu zirvede izleme isteğimizdi. Fakat geceden oluşan sis bize biraz olumsuz yönde spoiler veriyordu. Sadece fenerlerle aydınlandığımız için sisin de etkisiyle çok bir şey görünmüyordu.

Zirveye vardığımızda saat tam olarak 04:52 idi. Sisten dolayı zirveyi bulmakta birazcık zorlandık. Zirveye çıktıkça artan rüzgar ve sabahın yaklaşmasından dolayı oluşan kırağı ile hissedilen sıcaklık bayağı düşmüştü. Zirvede ilk işimiz bir çukur bulup içinde sıcak çayımızı içmek olmuştu. Hava aydınlanmıştı fakat kötü haber; sisten dolayı ortalıkta güneş falan yoktu.

“Zirve tek kişiliktir evlat !!” adlı bakışım :))

 

Zirve qeyff :))

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu tür işlerin piri köylülerdir diye boşuna demiyoruz. Grup içerisinde Yıldız köyünden bir abi de vardı. Zirvedeyken tutturdu ben ateş yakacağım. Kimse o soğukta, rüzgarda, ıslaklıkta yakabileceğine ihtimal vermediği için ciddiye almadı. o ne yaptı ne etti anlamadım ama sonuç;

Valla helal olsun

İyice üşümüştük artık ve geri dönmek istiyorduk. Klasik zirve fotoğraf seramonisinden sonra dönüş yoluna koyulduk.

Dağdan inmek her zaman zulüm gibi gelmiştir bana. Dizinize aşırı yük biner, ergonomik bir yürüyüş ritmi bulamazsınız vs. Zeminde taşlar da olduğu için birkaç defa ayağımı burktum ve taşa çarptım. Döndüğümüz esnada da sis olunca güzel bir görüntü ortaya çıktı.

Çok yorulmuştum bu yüzden iner inmez çadırıma girdim. Zaten saat 10:00’a kadar dinlenilecek diye kararlaştırıldı. Sonrasındaki plan ise o köylü abimizin misafiri olarak kahvaltı yapmaya Yıldız köyüne gidecektik.

Saat 10:00’da uyandık ve bütün malzemelerimizi topladık. Yıldız köyüne doğru yola çıktık. Sağolsunlar bizi çok güzel misafir ettiler. Kahvaltıyı burada yaptıktan sonra artık aktiviteyi sonlandırma zamanı gelmişti.

 

Bir aktiviteyi daha böyle güzel, samimi bir ortamla sonlandırdık. Şehrin bunaltıcı havasından, koşuşturmasından bunaldığı zaman insan, dağlar biçilmiş bir kaftan haline geliyor. Arada bir kaçmanın gerekli olduğunu hatırlatıyor ve şiddetle tavsiye ediyorum. Başka bir yazıda görüşmek üzere, kendinize iyi bakın…

 

 

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir