Kölelik için Mücadele Veren Kız(!)

“Kırmızı Başlıklı Kız” gibi oldu Başlıkta “Kadın” sözcüğünü bilinçli olarak kullanmadım, özellikle bu ayrımı önemseyen kitleye göre herkes kadın olamıyor, ne yazık. Şimdi lafzi tartışmalara girmeden konuya giriş yapayım. Yaşadığım olaydan bahsetmek istiyorum:

Bugün bir uçak seyahati yaptım, havaalanına biraz erken gittim ve etrafı incelerken bir şey farkettim: “Çevremdeki tüm kızların elinde telefon var, bir tane istisna olmaksızın!”. Olabilir! Belki yola çıktığını haber veriyor, önemli bir görüşmesi var, takip ettiği konular hakkında yazılar okuyor()…  Bugün teknik birşey okumayacağım diye yola çıkmama rağmen otobüste canım sıkıldığı için yanımdaki tek kitabı okumuştum o yüzden havaalanında mağazaları gezerek vakit geçirmeyi düşünmüştüm. D&R’ye giriyorum, özçekim yapan bir kız(!), zaten bir tane kız var O da mağazanın önünde özçekim yapıyor; bekleme salonuna geçip oturuyorum, bir kızla 40 dakika yanyana oturuyoruz, sadece Whatsapp kullanıyor; uçağa giriş için kapılar açılıyor, yine bir özçekim sırası oluşuyor; neden bu her adımı birilerine gösterme çabaları? Kim için, ne için? Starbucks’a bakıyorum kızlar kahve içmekten çok poz vermekle meşgul… Herkes birbirine benziyor, neredeyse herkesin kokusu aynı, yüzü aynı, kıyafeti aynı belki birkaç renk oynamış… E peki erkekler de aynı değil mi? Erkekler kimin umrunda, erkek en fazla yakın arkadaşını değiştirir; kadın toplumu değiştirir…

Yukarıda telefonlardan bahsettim, bakın önce bağlantıyı kurayım: Sadece arkadaşlarınla paylaşmıyorsun o özçekimleri (hoş her adımını neden arkadaşlarınla paylaşırsın orası da ayrı soru?), sen aslında hangi firmanın kölesi olacağını seçiyorsun o fotoğrafla, bildirdiğin konum ile, yazdığın yazıyla. Karşına çıkacak reklamları belirliyorsun ve o fotoğrafı paylaşmak zorunda hissettiriliyorsun, beğeni alacak bir şeyler paylaşmak için seni kamçılayan bir şeyler var değil mi, o an eğlendiğini herkese göstermez zorundasın sanki, konserdeysen herkes bilmeli, festivalde çalan parçayı herkes dinlemeli… Endüstrinin bir malı olduğunun farkında ol artık!  Moda, oyuncak, turizm, kültür, eğlence endüstrisinin çizdiği imaja benzemek zorunda değilsin, dünyanın bir ucunda üretim yapan zengin firmanın kâr yapması için onun istediği gibi hareket ettiriliyorsun ve sonucunda giydiriliyorsun ya da doyuruluyorsun, o firma sloganına yazmasa da “…(çünkü) sen değerlisin...”  Gerçekte demek istediği şey ise: “Bizden alışveriş yapmazsan değersiz olursun”. Peki ya, endüstrinin yarattığı ilişkileriniz; hani Whatsapp’tan ekran görüntülerini paylaştığınız, arkadaşlarınızla sahiplenme yarışına girdiğiniz!

Televizyon, “Erkeğini seven, oturmasını kalkmasını bilen(!)” bir profil çizer ve bu profil dizide sevilen karakter olur, ağladığında kameralar yakın girer; güldüğünde dişleri görünür ağır çekime alınır sahne, arkaya da fon müzik… 3. Bölümden itibaren TT olur, kısa sahneleri Instagram’da keşfete çıkar; bazı markaların yüzü olur vs. dizi bittikten sonra da adı unutulur, bir başka dizide oluşturulacak kahramanlar beklenir. Sürekli “Top” listeyi, “Trend”i takip etmek zorundasınız! Çizilen imajlara benzemek zorundasınız ve yarışarak… Bugün erkeklerin rahatlıkla yapabildiği bir çok aktiviteyi kızların yapamamasının en büyük sebebini oluşturuyorsunuz; dedikodu yapmaktan vazgeçiremediğimiz gibi, dedikodu konuları bile çizilen imajlarla belirlenir hale geldi ve hedef kitle (kızlar) tüketim rekabetinden dolayı “birisi yapsın biz konuşalım, taklit edelim” durumuna kapıldı…

Bireyi kendinden alıp herkesleştiren bu kültürü somut bir örnekle de pekiştirelim. Örneğimiz İstanbul. İstanbul büyük bir şehir, küresel bir şehir diyebiliriz, AVM kültürü öyle yerleşmiş ki tüketici toplum son safhasında… Hükümet bile Camii’den çok AVM yapıyor 🙂 Her yaş grubu belli kalıplar içinde yaşıyor: giyim, ifade şekli, mimikler… Herkes birbirine o kadar benziyor ki, yukarıda bahsettiğim gibi herkes birbirini süzüyor, kime daha çok yakıştığı üzerine kıyaslar yapılıyor ve hep o an ortamda olmayan kız kaybediyor, yanındakine hep daha çok yakışıyor (samimiyetsizlik). Tüketici toplum öyle bir halde ki, rekabet olması gereken “ilim, bilim, fen” unutulmuş, kölesi olunan olgunun egemenliği için herkes çabalamakta ama farkında değil; zekâ seviyesi, eğitim gerilemiş. En iyi imkanların olduğu İstanbul şehri, üniversiteye giriş sınavlarında başarı sıralamasında yaklaşık 30. Sıralarda yer alabiliyor.

Umarım cehaletinize rağmen daha fazla bilgiçlik taslamaya devam etmez, kendi köleliğinize hizmet etmezsiniz. Eğer biraz cesursanız markasız yaşamayı deneyin, kendi fikrinizi destek beklemeden söylemeyi deneyin, hayalinizdeki çılgınlıkları yapmayı deneyin, yanınızda kitap taşıyın, durakta vs. beklerken Whatsapp geçmişini değil, yeni birşeyler okumayı deneyinBugünü ve yarını ancak kadın değiştirir.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir